Türkiye, son yıllarda beklenmedik bir değişim sürecine girdi. Mülteci sorunu, sosyal medya üzerinden yayılan ırkçı propagandayla birleşerek ülkede ciddi bir toplumsal soruna dönüştü. Bu sorunlar Türkiye’nin geleceği için tehlikeli bir yolda ilerliyor.
Özellikle Suriye iç savaşının patlak vermesiyle birlikte, Türkiye mülteci akınına maruz kaldı. Afganistan’daki istikrarsızlık da benzer bir duruma yol açtı. Bu sorunların Türkiye’yi etkilemesi kaçınılmazdı, ancak asıl sorun, bu meseleleri bahane ederek pompalanan ırkçılıkla ilgilidir.
Mülteci sorunu, tüm dünyada ortak bir sorundur ve hiçbir ülke bu yükü istemeyecektir. Ancak bu sorunu çözmeye çalışırken ırkçılığı kullanmak mantıksızdır. Irkçı yaklaşımlar, dünya genelinde sorunları çözme konusunda hiçbir zaman işe yaramamıştır. Türkiye’nin ırkçılık sorunu artık milli güvenlik meselesi haline gelmiştir ve mesele artık sadece mülteci düşmanlığından öte, Arap düşmanlığına dönüşmüştür.
Bu nedenle Türkiye’de sağda solda Arap turistlere yönelik saldırıları görmekteyiz ve bu saldırılar belirli bir merkezden koordine edilmektedir. Sosyal medya üzerinden ırkçılık pompalanmakta, Arap turistlere saldırılar gerçekleşmektedir ve bu olaylar Arap dünyasını harekete geçirmektedir. Bu saldırılara haklı olarak tepki gösterenler olduğu gibi, kendi ülkelerinde benzer saldırıları gerçekleştirenlerle aynı ırkçı düşünceyi paylaşanlar da bulunmaktadır. Sonuç olarak, zararı Türkiye görmektedir.
Ekonomik boyuta gelindiğinde, Türkiye zaten kırılgan bir ekonomiye sahiptir ve cari açık gibi sorunlarla karşı karşıyadır. Ülkeye döviz girişini artırmak, cari açığı kapatmanın önemli bir yoludur ve turizm gelirleri bu döviz girişinin önemli bir kaynağıdır. Ancak Arap turistlere yönelik saldırılar, bu kaynağın kurumasına neden olmaktadır.
Ayrıca, Körfez sermayesinin ülkeden çıkışı da ekonomik zarara yol açmaktadır. Diğer ülkeler, bu sermayeyi çekmek için çaba gösterirken, Türkiye bu sermayenin çıkışını yaşamaktadır. Bu durum, Türk ekonomisinin zayıflamasına neden olmaktadır.
Aynı şekilde, uluslararası öğrencilerin Türkiye’den uzaklaşması da ülkeye zarar vermektedir. Uluslararası öğrenciler, ülkenin diplomasideki yumuşak gücüdür ve gelecekte ülkenin dostları olarak önemlidirler. Ancak bu öğrencilere yönelik saldırılar, Türkiye’nin bu avantajını kaybetmesine neden olmaktadır.
Dahası, Türkiye’nin İslam dünyasındaki imajı da bu tür saldırılarla zedelenmektedir. Türkiye, İslam dünyasında önemli bir konumda bulunmasına rağmen, bu tür olaylarla imajını kaybetmektedir.
Sonuç olarak, Türkiye’de artan ırkçılık ve turistlere yönelik saldırılar hem ekonomik hem de diplomatik olarak ciddi zararlara yol açmaktadır. Bu sorunlarla mücadele etmek için yasal önlemler alınmalı ve toplumda bilinçli bir farkındalık oluşturulmalıdır. Irkçılık, sadece kendi ülkemize zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda insanlık değerlerine de zarar verir. Unutmayalım ki, “Irkçılığa çağıran bizden değildir.” Allah’a emanet olun.