Gördüğüm kadarıyla corona virüs ile bir el dünyadaki sistemi değiştiriyor. Siz bu ele ister tabiat deyin, ister üst akıl deyin, isterse de dünya savaşı deyin hiç fark etmez. Benim için ilahi imtahandan başka bir şey değil.
Sonuç; dünya bir daha eskisi gibi asla olmayacak. Kapitalizm belki de son bulacak.
Benim de hep aklıma takılırdı, şu an değişen bu sistemi kim koymuş? Mesela neden 60 yaşında emekli oluyoruz? Kim dedi ki haftada 45 saat çalışmalıyız? Bu asgari ücreti kim neye göre belirler? Neden cumartesi pazar tatil veyahut neden yıllık izin olur da bütün bir yıl deli danalar gibi çalıştıktan sonra tatile gideriz kazandıklarımızı burada bırakır eve döneriz?
On yıl, yirmi yıl bir firmada çalışır, mutfağımızdan, ailemizden, belki de çocuklarımızın eğitiminden kısarak neredeyse hayatımız boyunca kredi ödeyerek bir eve, bir arabaya ancak sahip olurken çalıştığımız firmanın git gide büyüdüğüne, muazzam işler yaptığına tanık oluruz. Patronumuzun ilk zamanlar sıradan bir araca binerken şimdi milyon liralık arabalara bindiğin görürüz.
Tabiki de hepsinin arkasında başarı hikayeleri var ama bu sistemi kim koydu?
Çoğumuz dünyaya geldiğinden beri bu sistem içinde yaşadığı için böyle soruları kendine sorma gereği bile duymamıştır.
Hiç düşündünüz mü peki, neden dünya gelirinin yüzde elli beşi sadece yirmi altı ailenin elinde? Bu işte bir gariplik yok mu? Burada bir yanlışlık yok mu sizce?
Sistemi kuranlar Hayatı öyle bir kurgulamışlar ki, bütün dünyada üretilen mal ve hizmeti eşit dağıtabilsek, şu an sahip olduğumuz aynı şeylere günlük iki saat çalışarak da sahip olabiliriz. Peki fazla çalıştığımız beş-altı saatin karşılığı nerede o zaman?
Bu düzenin koyanların hayatımızın büyük bir kısmını sömürürken biz neden işten atılma korkusu yaşarız? Neden gelecek kaygısı taşırız? Patronlarımıza neden yalakalıklar yaparak günü kotarmaya çalışırız? Aldığımız maaşları neden ambalajlı gıdalara, moda diye dayatılan şarlatanlığa, teknoloji diye yutturulan kontrol mekanizmalarına yatırmak zorunda bırakılırız?
Evet bütün bu soruların cevabını, islam imanının altı şartını düşünerek aramaya koyulursak belki de bize dayatılan bu hayatın ne kadar sahte olduğunu, gelecek kaygısı ile yaşarken kul olmanın gayesini bir kez daha hatırlamış oluruz. Tam teslimiyeti idrak etmeden kaygılarımızın boş olduğunu anlayamayacağımız gibi, bizi hakimiyetine alan bu düzenin bizi kör ettiğini düşünemeyiz.
Unutmayalım. bizi bizden daha çok seven koruyup kollayan Allahü teâlâ , O’na tam teslim olmuş Hz. ibrahim’i ateşten koruduğu gibi bizi de koruyacaktır.
Yorum
herkes kendi çıkarını düşünüyor. Tek amaç daha çok para. Ne vicdan nede insanlık.