Uzun zamandır iklim değişikliği (iklim değişikliği yalanı) hakkında yazımın üçüncü bölümünü yazmaya niyetlendim ama her ne hikmetse bir türlü fırsat bulamadım.
Aslında biraz da üşendim galiba, tembellik ettim.
Biliyorsunuz, geçenlerde sadece ülkemizde değil, Dünya genelinde özellikle Bill Gates‘in Bodrum gezisi sonrası 26 milyon noktada aynı anda “tesadüfen” Orman yangınları çıkmıştı.
Bu yangınlarla birlikte özellikle sosyal medyada yabancı besleme gazeteciler ve bir takım bilim adamları sayesinde tekrar bir tartışma da alevlendi ve gündemimize pat diye oturdu. Yazımın birinci ve ikinci bölümlerinde özellikle bahsettiğim belirli bir gurup akademik çevre bu yangınları hemen Küresel Isınmaya bağlayarak iklim üzerinden propagandalarını sürdürmeye devam ettiler.
Burada da şunu açıkça izah etmek isterim ki, küresel iklim değişikliği yok demiyorum. Bunun zaten dünyanın doğal dönüşümü olduğunu fakat insan kaynaklı bir ısınmanın bilimsel verilere dayanmadığını ifade etmeye çalışıyorum.
Sadece belirli bir çevrenin de bunu özellikle köpürtüp başka bir amaca hizmet etmek için kullandığını anlatmak istiyorum.
İklim değişiyor, bu doğal süreçte dünya da insan eliyle kirletiliyor.
Tabi ki kimyasal atıklarla denizleri doldurmamalıyız, tabi ki fabrika bacalarından zararlı gazları atmosfere salmamalıyız, tabi ki de ormanları katletmemeliyiz, tabi ki şehir planlamaları yaparken o cam binaları, o fildişi kubbeleri dikerek güneş ışınlarını tekrar gökyüzüne yansıtmamalıyız ve tabi ki de nükleer silah denemeleri ile dünyanın anasını bellememeliyiz.
Gelinen noktada esas soru şu; sadece bir iklim tartışması mı var yoksa var olan bir iklimin değişim süreci üzerinden başka bir şey mi planlanıyor?
1994 den beri küresel iklim değişikliği ile yapılan uluslararası bir toplantı var. En son 2016 Madrid de yapıldı. 2020 de de yapılacaktı fakat virüs salgını nedeniyle 1-12 Kasım Glasgow’a ertelendi. 196 ülkenin katılacağı bu toplantı kritik eşik olarak öngörülüyor ve toplantıda bazı önemli kararlar alınacağı tahmin ediliyor.
18. Yy da başlayan sanayi devrimi yüzünden Dünya genelinde sıcaklığın 1°C arttığı söyleniyor. Bu yüzden de kuraklığa dayalı olarak kutuplarda eriyen buzullardan yeni virüsler yayabileceği, dünya genelinde orman yangınları sel felaketleri gibi doğal afetlerin yaşanacağı, tarım arazilerinin azalması nedeniyle gıda arzında azalma yaşanacağı bundan dolayı tedarik zincirinin kırılıp büyük bir kıtlığın yaşanacağı, gibi öngörülere dayanarak, Paris İklim Anlaşması çerçevesinde alınan kararların takibi, yani karbon salınımın 2050 yılına kadar azaltılması konuşulacak. İklim değişimi ve sağlık sistemlerini düzeltmek için kurtarma planları açıklanarak Dünyadaki bütün sistemlerinin doğa ile barışık şekilde geliştirilmesi konuşulacak.
Bunların başında fosil yakıtların kullanımının azaltılması, endüstride muazzam bir dönüşüm, şehirleşmenin getirdiği hava kirliliğini önlemek için akıllı dijital şehirlerin kurulması gerekliliği, büyük baş hayvancılığın metan gazı salınımını arttırdığı için yapay etlerle veya laboratuvar ortamında geliştirilmiş gıdalar ile beslenme alışkanlıkları değiştirilmesi, yeni bisiklet yolları, elektrikli ücretsiz trenler derken, trilyonlarca dolar fonlar ayrılması için birçok ülkenin parlamentosundan tasarılar geçmesi istenecek. Bu tasarılar parlamentolardan geçmez ise baş gösterecek kuraklık akabinde kıtlık ile sosyal sistemler çökme noktasına geleceği ile , Ulusal ülkeler tehdit edilip, iş birliği yapmaya zorlanarak küresel anlamda yeşil ekonomiyi direk olarak desteklemek için mali paketler hazırlamaya mecbur bırakılacaklar.
Suni problemler çıkaran mekanizma daha sonra sürdürülebilir dünya perspektifi ile ortaya koyduğu argümanlara kayıtsız şartsız teslim olan, geleceği öngörmekten aciz ulusal devletler, bu kadar finansmanı sağlamak için karşılıksız para basmak zorunda kalarak kendi çöküşlerini hızlandıracaklardır.
Anlayacağınız gibi iklim değişikliği ile köpürtülen bu tartışmalar ve akabinde anlaşılmaz doğa olayları (“orman yangınları gibi), Glasgow’ da yapılacak toplantıya bir hazırlık olarak ülkelere dayatılacak planlar öncesi sopa göstermekten başka bir şey değildir.
Bazıları güzel önlemler olarak gözükse de sürdürülebilir bir dünya için dünyayı ayağa kaldıran mekanizma aslında her zaman problem ta kendisi olmuştur.
Nihai hedef, iklim üzerinden dünyaya operasyon çeken akıl, mevcut devletlerin yapısın değiştirerek, tamamen küreselci bir ajanda ile oluşturulacak bu motto ile varacağı nokta aslında ulus devletlerin üstünde Küresel tek bir devletin kurulmasına ön ayak olacak adımların atılmasına alt yapı sağlayacak. Küresel Devlet kurulması için, küresel problemler çıkmalı, ulus devletler üstü bir yapının oluşması için dünyayı hatta evreni ilgilendiren konular konuşulmaya başlanmalı. Böylece küresel bir yetkilendirme olmalı. Yani dünya üzerindeki 196 ülkenin bir araya gelip devletler üstü bir yapıya yetki vermesi gerek. Bu da ulus devletlerinin tarih olması anlamına gelmektedir.
2020 YıIının başı Davos’un yani Dünya Ekonomik Forumunun Başkanı BÜYÜK RESET kavramını dünya gündemine sokan ve bunu kitaplaştıran Klaus Schwab, Davos zirvesinde BÜYÜK RESET ‘i yani dünyadaki bütün sistemin ekonominin hukukun siyasetin sosyolojinin, çevrenin iklimin her şeyin yeniden düzenlenmesinin takdimini Prens Charles’e yaptırdığı o konuşmayı dinleyelim.
İklimi ideolojik olarak kullanan akıl
BIG RESET (Büyük sıfırlama)
20. yüzyıl dünyasında kurulan temel bir düzen var. Yani kapitalizim.
Kapitalizmin ana gelir kaynakları petrol doğalgaz madenlerdir. Üretim sahalarında kullanılacak enerjinin kaynağı ise termik santraller, kömür santralleri, nükleer santrallerdir. Parası ise Amerikan para birimi ve dünya rezerv parası olan DOLAR ‘dır. Dolar borçlanarak üretilir piyasaya faizle sürülür ve petrol doğalgaz ve ana madenler dolar ile alınıp satılarak kapitalizmin sistem çarkları döndürülür. Sistem tamamen borca dayalı ve kar amacı güttüğünden bir takım insanları aşırı zengin etmiş, geri kalan insanları ise sistem içinde köle olarak kullanmıştı.
Sosyalist şirket hegemonyasının hakim olduğu bir sistem anlayışından söz ederken, küreselcilerin dünya için planladığı gelecek nasıl olabilir?
Sürekli borç ekonomisine dayanan KAPİTALİZM artık çökme noktasına gelince, bu sistemi ortaya atan ve daha sonra bu sistemden zengin olan bir avuç zengin soytarı, 21 yüzyıl Dijital dünya düzenine geçerken her şeyin sıfırlanması gerektiğini savunup, bunun içinde parasal güçlerini kullanarak satın aldıkları siyasetçiler, bilim adamları, sivil toplum kuruluşları ve sanatçılarla ile de bunu desteklemektedirler.
Büyük sıfırlama (Big Reset) korku ve panikle ulusal devletlere ve insanlara kabul ettirmek isteniyor.
Kimi zaman Covid-19 gibi korku ile veya dünya genelinde tam da aşırı sıcakların denk geldiği zaman çıkarılan orman yangınlarıyla, bazen temiz dünya sloganı ve sürdürülebilirlik (sustainable), küresel adalet ve evrensel gelir gibi süslü ifadelerle sunulan ama arkasında bambaşka bir şey olduğunu anlamak için Küresel Akıl dediğimiz şirketlerin ve onları yöneten aileleri tanımak gerek.
Milattan önce 4. Yüzyılda iklim değişikliği yüzünden buzul çağına giren asyadan başlayarak avrupaya ilerleyen Kavimler göçü olarak bildiğimiz Atilla zamanında olduğu gibi şimdi de İklim değişikliği ile dünya genelinde yaşanacak 1 milyar göçmenin, korunması bahane edilerek , çiplenecek olmasını anlamak gerek.
CRISPR gen Teknolojisi ile insanlara yönelik genetik müdahaleleri, kontrol edilebilir bir iklim ile bağımlı sosyal yaşam projelerini, dijital para ile kontrol edilebilir insanları, Lgbt örgütleri ile aile yapılarına müdahaleyi ve nüfusu kontrol altına alınmak istenmesini bilmek gerek.
BY MARİANA MAZZUCATO 21 ekim 2020 yılında time dergisine yazdığı makaleyi okuyabilirsiniz. https://time.com/5900739/fix-economy-by-2023/
Ayrıca bu yazımı da okursanız bizi neler beklediğini daha da iyi anlayacağınıza eminim. MODERN KÖLELİK İD2020 PROJESİ.
Kalın sağlıcakla.
Yorum
abi bu ne ya beynimizin içine ettin vala.
3 bölümü de okudum. farklı bir bakış açısı.
bence biraz abartılı olmuş