Şu anda herkes soruyor,

Faiz iniyor ama TL değer kaybediyor, kurlar yükseliyor, zamlar birbirini izliyor.

Bu döngüden nasıl kurtulacağız?

Bundan kurtulmanın tek ve sağlıklı yolu üretimi ve istihdamı artırmak, üretimi artırmanın tek yolu ise üreticiye düşük faizle kredi imkânı sağlamak. Unutmayın üretmeyen devletler, ülkesine sıcak döviz getiren ülkelerin köpekliğini yapmak zorunda olurlar. Çünkü dövizi getiren adam dövizi çektiği an ekonomimiz batmaya başlar.

Bundan kurtulmanın tek yolu da üretime yeterli önemi vermektir.

Faizi düşürürse doların artacağını 20 yıldır bu ülkeyi yöneten Recep Tayyip Erdoğan bilmiyor öyle mi?  Yani bu yorumları yapan insanlar biliyor ama Erdoğan bilmiyor? Sizce de komik değil mi?

1990’lardan 2003 yıllarına kadar faiz oranlarımız hep yüzde 50’nin üzerinde tutuldu. Bu oran bazen yüzde yüz oranları da gördü. Yüzde 50’nin üzerindeki faizi gören yabancı sermaye Türkiye’ye dövizini getirip Türk lirasına çevirdi ve yüzde 50 faiz olarak bedavadan para kazandı. Ülkeye döviz girişi olduğu için kurlar da hep düşük kaldı.

Ancak böyle bir döviz girişi hiçbir zaman Türkiye’nin yararına olmadı.

Bu yabancı sermaye sahipleri yatırım yapmadan, hiçbir riske girmeden para üzerinden para kazandı, sermayelerini ikiye üçe katladı. Faizi yüksek tutan yönetimler milletin parasını resmen yabancı sermayedarlara peşkeş çekti.

Peki bu nasıl olur?

Yabancı sermaye dediğimiz şey hazinemize ve borsamıza sıcak para olarak girer. Dövizi getirir TL ye çevirir.  Yurt dışından döviz cinsinden bir mevduat girdiğinde tabi kur otomatik olarak düşük seyreder.

TL ye çevrilen paranın bir kısmı yüksek faiz ile değerlendirilir, bir kısmı da borsaya girer.  

Sistem nasıl işliyor?

Mevduata yatan para ile vade sonunda havadan yüzde 22 faiz alırlar. Türkiye bu yüzden 5 yılda yaklaşık 90 milyar dolar faiz ödedi. (Klasik ekonomi anlayışına göre, yabancı sermaye Türkiye’de parasını faize yatırdığı zaman, vade sonunda aldığı faiz enflasyondan dolayı erimemesi için, faizin her zaman enflasyonun üstünde tutulması gerekir ki, yabancı sermaye ülkeye girsin ve parasını faiz ile değerlendirsin.)

Sağda Rockafeller Ortada Rahmi Koç

Faizin yüksek olduğu ülkelerde bedava para kazanan sermaye sahipleri, üretim yapıp para kazanma riskine girmek istemez, onun yerine bu parayı faiz ile kazanır. Fabrika kurup işçi çalıştırıp batma riskine girmek onlar için mantıksızdır.

Üretim yerine Dövizi bozup borsaya girince borsada hacim yapar ve endeksi yükseltmeye başlar. Borsa yüksek Volatilite ile yukarı yönlü hareket eder.

Belirli bir hacime ulaşan borsa, dışarıdan gelecek herhangi bir işaretle anında borsadan çıkar, çıkan para tekrar dövize çevrilir ve yurt dışına kaçar. Böylelikle aynı anda hem borsaya darbe vurulmuş olur hem de döviz çıkışı olduğu için TL’ye darbe vurulmuş olur.

Yani yabancı gelirken de giderken de bizi sağar. Bütün mevzu bu.  Üstüne birde ülkeyi 10 yılda bir ekonomik krize sokarak halkı iyice fakirleştirirler.

Londra Finans Merkezi

Şimdi burada kazanan kim?

Asgari ücretli mi, dar gelirli mi, küçük esnaf mı kazanıyor, Kobiler mi kazanıyor? Hayır. Türkiye yıllardır yüksek faiz ile döviz getiren baronları kazanıyor.

Geçenlerde sözüm ona bağımsız olarak Merkez bankası başkanlığı yapmış ama görevi bitince Bağımsız atan kalbi bir anda İYİ parti için atmaya başlayan Durmuş Yılmazİktidar giderse dolar 2 puan düşer” diye salak saçma demeçte bulunarak kimin uşaklığını yaptığını şimdi siz anlayın.

Bugün Erdoğan daha önceki hükümetler gibi faizi yüzde 50- 80 seviyelerine çıkarsa herkes dolarını bozar, faize geçer. Bedava paraya aç olan yabancı sermaye ülkeye bolca giriş yapar ve tabi dolar 1- 2 lira düşer.

Böylece araba fiyatları, telefon fiyatları, bütün ithal ürün fiyatları ucuzlar. Ülkede 2002’den sonra İMF dayatması ile uygulanan ekonomik paketi uygulayan Ali Babacan’ın savunduğu sisteme döner ve ithalat patlaması yaşanır, üretim durur. Yani hiçbir şey üretmeyen bir ülke konumuna geri dönerken, üreten ve size malını satan Amerika ve Avrupa’yı da zengin edersiniz.

Ali Babacan

Bize önerdikleri sistem bu. Faizi yükselt!

Erdoğan bu düzene çomak sokarak faiz belasından Türkiye’yi kökten kurtarmak istiyor. Klasik ekonomi anlayışına karşı direnip, faizleri düşürerek bedava para kazanma alışkanlığına sahip bu Londra Finans Merkezi‘nden kurtulup, para kazanmak isteyen sermaye sahibi herkesi üretim yapmaya zorlamak istiyor.

Zamanında Almanya, Japonya, Rusya, Çin böyle yaptı paralarını değersizleştirip ithalatı azalttılar. İthal mallar pahalı olunca halkları ithal mala yönelemedi ve üreticisine düşük faizle kredi verip onları içeride üretmeye zorladı.

Böylece ekonomileri sağlam bir üretim ekonomisi temeline oturmuş oldu. Türkiye de böyle yaparak bu ekonomik devrimi yapmak zorunda. Bunu yaparken çok sancılı bir süreç Türkiye’yi bekliyor. Bu geçiş dönemleri çok zordur. Çünkü düşük faiz kısa vadede enflasyonu ve kurları yukarı yönlü hareket etmesine sebep olacaktır.

Daha önceki siyasi liderler bu kısa vadede sıkıntı, uzun vadede gerçek refah düzenine yol açacak, ekonomik devrime cesaret edemeyip, faizi yüksek tuttular. Faizcileri besleyerek sıcak parayı ülkeye soktular ve kendi iktidarlarını geçiştirdiler. Bunu yaparken de ülkeyi 3 5 milyar dolarlık spekülasyonlarla krizden krize soktular.

Artık her şeyimizi kendimiz üretip, bağımsız ve kura bağlı olmayan ekonomiye geçmek zorundayız. Dışarıdan getir burada montaj sanayisi ile ancak buraya kadar gelebiliyoruz. Hatırlarsanız ki dışarıya göbekten bağlı olan Montajcı Koç ailesi bu yüzden yerli arabaya “ihanet” diyerek demeç vermişti. CHP bu yüzden yerli arabaya karşıydı.

Mustafa Koç

Neden Rusya’nın, Japonya’nın dolar kurları umurlarında değil. 1 dolar, 73 ruble ve Rusya’nın umurunda değil. 1 Dolar 114 Japon yeni ve Japonya’nın umurunda değil. Çünkü sağlam sanayileri ile düşük dolar kuru işlerine geliyor. Çünkü dışarıya kolay mal satabiliyorlar. Aynı şekilde Rusya’da faiz yüzde 5, Japonya’da ise faizler eksilere çekilmiş durumda.

Evet bu ülkeler bizim şimdi yapmaya çalıştığımız üretim ekonomisi devrimini zamanında yüksek kura karşı cesaret edip gerçekleştirdiler.

Sıra bizde;

“Ya cesur bir liderle bu geçiş dönemindeki zorluklara katlanıp bu devrimi gerçekleştireceğiz ya da yabancı sermaye sahiplerine sırtımızdan bedava para kazandırıp asalak gibi yaşayacağız.”

Maalesef AK Parti içinde bile bu devrime inanmayanlar ve Erdoğan’ı sırtından vuranlar var.

Erdoğan bu devrimi ya başaracak ya da başaramayıp iktidarından olacak.

Kalın sağlıcakla..

Paylaşım Şartı:

Paylaşmak istediğiniz bir yazı, görsel vs. varsa, alakalı yazıya gidin ve yukarıdaki adres çubuğunda görülen linki kopyalayıp paylaşmak istediğiniz yere yapıştırın. Yani YALNIZCA LİNK PAYLAŞIMINA MÜSAADE EDİYORUZ. Ayrıca yazının başında “facebook” veya “twitter”ın sosyal medya paylaşım butonları var. O butonlara tıklayarak da paylaşılabilir. Başka türlüsüne hiçbir surette rızamız yoktur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şunlar da hoşunuza gidebilir

Rusya merkezli TopWar: TB2’leri yok edecek silahınız yoksa endişelenmelisiniz!

Rusya ile envanterinde TB2 filosu bulunan Ukrayna’nın savaşması gündemdeyken Rusya merkezli TopWar’ın…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Küresel oyuna çomak. Tahıl koridoru için tarihi imza atıldı:

Rusya-Ukrayna savaşı ile ağırlaşan uluslararası gıda krizinin hafifletilebileceğine dair umutları Erdoğan sayesinde…

“Türkiye’nin Geleceği” tehlike altında mı?

İlk olarak, 5Akçe olarak bugünkü hükümetin bazı politikalarını sorgulayan yazılar da paylaşıyorum. Ancak aynı zamanda, Türkiye’nin ilerlemesini ve bağımsızlığını temsil eden önemli gelişmeleri de görmezden gelemiyorum.

Turan Yükleniyor.

Dün, yeni bakanların atanmasıyla birlikte Türk devletlerinin başkanlarının Türkiye’ye Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın törenine katılması, büyük bir gövde gösterisiyle dünyaya sunuldu. Bugüne kadar benzer bir tören gerçekleşmemişti ve böyle bir katılım da görülmemişti. Artık herkes gözlerini Türkiye’ye ve Türk dünyasına çevirmiş durumda.