Merkez bankalarının yüksek enflasyona karşı gerçekleştirdiği agresif faiz artışları, küresel ekonomide resesyon endişelerini artırıyor.

Fed başta olmak üzere başlıca merkez bankalarının yükselen enflasyonu kontrol altına almak için faiz artırması pek çok yatırımcıda durgunluk endişelerini de tetikledi.

ABD’de yüzde 8,6 ile son 40 yılın en yükseğinde seyreden enflasyona karşı Fed, faiz artışlarını hızlandırmaya başladı. Bununla birlikte, İngiltere, Kanada gibi ülkeler de faiz artırırken Avrupa Merkez Bankası da temmuzda faiz artışlarına başlayacağını duyurdu.

DÜNYADAKİ MERKEZ BANKALARI ASLINDA BAĞIMSIZ DEĞİL.

Güya büyümeyi düşürüp enflasyonu yükselten arz şoklarının tüm merkez bankalarını ikilemde bıraktığını, bir yandan enflasyon beklentilerinin kontrolden çıkmasını önlemek için para politikasını bir an önce normalleştirmeleri gerektiğini ancak böylesi bir adımın durgunluk ve artan işsizlikle birlikte ekonomide sert inişler yaşanacak.

Bütün merkez bankaları ağız birliği yapmışcasına dünyanın büyük bir durgunluğa girmesi için faiz arttırıyorlar.

Özelikle Fed ve İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) agresif bir şekilde faizleri artırmasıyla birlikte ABD ve İngiltere’nin  ciddi şekilde bir sert iniş riski altında fakat Avrupa’nın  sert iniş ABD’den daha da büyük olacak.

Pandemi sonrası toparlanmanın daha yavaş olmasının yansı sıra Euro bölgesinin Ukrayna’daki savaşın uzamasından kaynaklı enerji şoklarına karşı daha fazla risk taşıyor ve Çin’e ihracata olan bağımlılığı göz önüne alındığında Pekin’in sıfır vaka politikasının bu ülkenin büyümesini yavaşlaması karşısında da daha fazla savunmasız

RESESYON SİNYALLERİ

Dahası, ECB ve Fed’in para politikaları farkından kaynaklı olarak Euro’da yaşanan değer kaybının da enflasyonist olduğunu belirten Roubini, Euro bölgesinin çevre ülkelerinde borçlanma maliyetlerindeki artışın daha fazla olduğuna dikkat çekti.

Almanya imalat sanayi verileri gibi bazı ileriye dönük göstergelerin, ECB faiz artırmaya başlamadan bile bölgenin resesyona girebileceğine işaret ettiğini belirten Roubini, tüm bunların, faiz oranlarını daha erken ve daha hızlı yükseltmek isteyen ECB şahinlerinin yönetim konseyinde üstünlüğü ele geçirmekte olduğu sırada yaşandığını vurguladı.

‘KIYAMET DÖNGÜSÜ YENİDEN ODAK NOKTASI OLACAK’

Euro bölgesinin zayıf potansiyel büyüme ve istihdam yaratma sıkıntısı çektiğini, sert bir inişin, yalnızca bu sorunları şiddetlendirmekle kalmayıp aynı zamanda borç sürdürülebilirliği veya parçalanma riskiyle ilgili piyasa endişelerini yoğunlaştıracağını yazan Roubini, “Borçlu hükümetler ve bu borcu elinde tutan bankalar arasındaki ‘kıyamet döngüsü’, ki bu on yıl önce Euro bölgesi kriziyle birçok kişinin zihnine kazınmış bir özellik, yeniden odak noktası haline gelecektir” öngörüsünde bulundu.

Parçalanma riskiyle başa çıkmak için yeni bir tesis tasarlanacağını söylemenin yapmaktan daha kolay olduğunu, ECB doktrinine göre, bazı hükümet tahvillerinin potansiyel olarak sınırsız şekilde satın alınmasının sadece getiri farklarının artmasının temelsiz piyasa dinamikleri nedeniyle olması halinde kabul edilebilir görüldüğünü ancak kötü şanstan ziyade kötü politikalar itici güç olduğunda ECB’nin tahvil alımlarının koşullara bağlı olduğunu belirten Roubini, ECB’nin Kesin Parasal İşlemler Aracı’nın 2012’de bu şekilde tasarlandığını ancak hiçbir hükümetin siyasi olarak rahatsız edici şartlar içeren bu aracı kullanma talebinde bulunmadığını, yine de herhangi bir aracın yasal düzenlemeyi geçmek için benzer şartlar içermesi gerekeceğini hatırlattı.

EN RİSKLİ ÜLKE İTALYA

İtalya ve diğer ülkelerin tahvil faizlerindeki son artışlarda sadece yatırımcıların yersiz paniklerinden kaynaklanmadığını öne süren ünlü profesör, İtalya’nın düşük potansiyel büyüme oranına, yüksek bütçe açıkları ile pandemi sırasında artan ve potansiyel olarak sürdürülemez kamu borçlarına işaret etti.

Şimdi ECB aşırı gevşek para politikasını değiştirirken borç çevrim maliyetlerinde kalıcı bir artışın gelmekte olduğunu hatırlatan Roubini, İtalya’da bir kıyamet döngüsü riskinin Euro bölgesinin geri kalanından daha yüksek olduğuna öne sürdü.

PARASAL BİRLİK KORUNABİLECEK Mİ?

İtalya’da gelecek yıl yapılacak seçimlerin ardından Euro ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle bakan partilerin oluşturduğu bir sağ koalisyonun iktidara gelebileceğini belirten Roubini, ECB’nin İtalyan tahvillerini kurtarmak için tasarladığı yeni aracın, ülkenin yeni liderleri için ve Euro bölgesinin baskı altındaki tüm diğer ülkeleri için kabul edilemez koşullara sahip olabileceği uyarısında bulundu.

Bu haftaki ECB toplantısından önce yönetim kurulu üyesi Isabel Schnabel’in bankanın parçalanma riskiyle başa çıkma istekliliğinin “sınırsız” olduğunu söylediğini, bu çıkışın, eski ECB başkanı Mario Draghi’nin 2012’deki oyunun kurallarını değiştiren “ne olursa olsun” ifadesini hatırlattığını ancak Schnabel’in konu destek sunmaya geldiğinde politika koşulluluğuna duyulan ihtiyacı da ima ettiğini belirten Roubini, “Finansal piyasaların mevcut oynaklığı göz önüne alındığında, kırılgan Euro bölgesi devletlerini destekleyerek ECB’nin para birliğini koruma yeteneğini daha fazla test etmeleri beklenebilir” ifadelerini kullandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şunlar da hoşunuza gidebilir

Dornaz Alfa ilacı arkasındaki güç

Dornaz Alfa solunum yolu enfeksiyonlarının şiddetini azaltma yoluyla akciğer fonksiyonlarını korumak amacıyla…

Türkiye, “İnsansız Robotik Ordu Komutanlığı” kuruyor

Türkiye’nin insansız teknolojiler alanında ilerleyişi hız kesmeden devam edecek. Tahminlere göre, iki sene içerisinde insansız Kuvvetler Komutanlığı ve insansız Ordu projeleri tamamen bitirilecek.

Black Friday (Efsane Cuma) nedir? Nasıl ortaya çıktı? 2021 Black Friday günü

Tüm dünyada ‘Black Friday’ olarak kabul edilen alışveriş çılgınlığı, 26 Kasım 2021’de…

Açık Toplum Vakfı: Ne zaman kuruldu, Türkiye’de hangi çalışmalara imza attı?

Açık Toplum Vakfı, Türkiye’de faaliyetlerini sonlandırma kararı aldı. Vakıftan yapılan açıklamada, Mütevelli…