Geçtiğimiz günlerde İngiliz dış istihbarat teşkilatı MI6 Başkanı Richard Moore İstanbul’da bir basın toplantısı yaptı. Duyurduğu şey “Sessiz Kurye” adını verdikleri bir portal ve özellikle Rus vatandaşlarını İngiltere için çalışmaya davet ediyor. İlk bakışta bu, doğrudan Rusya’ya yönelik bir hamle gibi görünüyor. Ama asıl dikkatimi çeken nokta şu: Neden İstanbul?
Bence bu tesadüf değil. Çünkü İstanbul bugün sadece Türkiye’nin değil, bölgenin de kalbi. Küresel aktörler ne zaman Türkiye’ye bir mesaj vermek istese adres hep İstanbul oluyor. Hatırlayın; Gezi olaylarından sonra, 15 Temmuz’un hemen öncesinde veya seçim dönemlerinde hep yabancı diplomatların İstanbul’da verdiği fotoğraflar konuşuldu. Bu yüzden MI6’nın açıklamasını Rusya ile sınırlı görmüyorum. Bu mesaj doğrudan Türkiye’ye verildi.
Türkiye’de İngiliz fonlarıyla beslenen medya organlarını biliyoruz. “Bağımsız gazetecilik” maskesiyle fonlanan bazı isimlerin aslında yabancı istihbaratın Türkiye’deki yumuşak gücü olduğunu herkes görüyor. Tıpkı Ekrem İmamoğlu’nun kar fırtınasında İstanbul’u bırakıp İngiliz Büyükelçi Dominick Chilcott ile balıkçıda görüntülenmesi gibi… Bunların hepsi bir zincirin halkaları.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği şu söz burada çok kritik:
“İstanbul’dan Türkiye’ye ve yurtdışına uzanan ahtapotun kolları bir bir deşifre oluyor.”
Ben bu sözü boşuna söylenmiş görmüyorum. Çünkü önümüzdeki ay İBB dosyasıyla ilgili iddianame açıklanacak. Bu iddianamede yalnızca yolsuzluk belgeleri olmayabilir. Bence çok daha önemli olan, yurtdışına uzanan bağlantılar, fon akışları ve istihbarat ilişkileri ifşa edilecek.
Bakın, bugün Ukrayna-Rusya savaşı üzerinden enerji dengeleri yeniden kuruluyor. Türkiye ise hem Rusya hem Batı ile masada. Bu noktada İngiltere’nin İstanbul’da çıkıp Rusları ajanlığa davet etmesi, bana göre iki yönlü mesaj içeriyor:
- Rusya’ya karşı: “Sizi buradan da kuşatıyoruz.”
- Türkiye’ye karşı: “İçerinizde bizim bağlantılarımız var, biz buradayız.”
Yani bu açıklama, sadece bir casusluk çağrısı değil. İstanbul’un seçilmesi, muhalefet–iktidar geriliminin tam ortasına denk gelmesi ve İBB dosyasıyla aynı döneme gelmesi bana göre bilinçli bir zamanlama.
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim: MI6’nın İstanbul’daki mesajı aslında Türkiye’ye bir uyarıydı. “Biz buradayız, izliyoruz ve sizin içerideki oyunlarınıza da hâkimiz” demek istediler. Yakında açıklanacak iddianame bu resmin kayıp parçalarını da ortaya koyacak gibi görünüyor.