Erdoğan Somali
Erdoğan Somali

Somali ile Etiyopya arasındaki gerginliği çatışmaya dönüşmeden çözmeye çalışan bir ülke var. Bu ülkenin kim olduğunu sorsanız, aklınıza genellikle sömürgeci geçmişleriyle bilinen bazı büyük devletler gelebilir. Ancak, bu iki ülke arasındaki anlaşmazlıkta devreye giren ve ara buluculuk yapan ülke Türkiye.

“Türkiye’nin, Afrika’nın iki uzak ülkesiyle nasıl bir bağlantısı olabilir? Neden bizi ilgilendiriyor?” diye düşünebilirsiniz. O halde, Türkiye’nin Afrika’daki görece az bilinen etkisini ve stratejilerini daha iyi anlamak için gelin bu hikayeye Etiyopya ile Somali arasındaki anlaşmazlıktan başlayarak bir göz atalım.

Öncelikle Etiyopya, dünyada denize kıyısı olmayan en büyük nüfusa sahip ülkedir. Eritre’nin 1991’de fiilen, 1993’te ise hukuken bağımsızlığını kazanmasıyla Etiyopya, denizle olan bağlantısını tamamen kaybetti. Bu durum, Etiyopya’nın stratejik hedeflerinden biri haline gelen denize erişim arayışını körükledi.

2024 yılının Ocak ayında Etiyopya, Somali’nin özerk bir bölgesi olan Somaliland ile Kızıldeniz’e erişim sağlamak amacıyla bir anlaşma imzaladı. Ancak burada duralım: “Somaliland mi? Böyle bir yer var mı?” diye sorabilirsiniz. Bu oldukça normal, çünkü Somaliland uluslararası alanda tanınmayan bir bölge. Buna rağmen, kendi bayrağına sahip, 5,7 milyonluk bir nüfusu barındıran ve 176 bin kilometrekarelik bir alanı kontrol eden bir yönetimden bahsediyoruz. Bu topraklar, Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesi’nden bile daha büyük bir alanı kapsıyor.

Somaliland, 1991 yılında Somali İç Savaşı sırasında tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etti. Bölgenin stratejik konumu, onu hem bölge ülkeleri hem de küresel aktörler için kritik bir hale getiriyor. Etiyopya da bu avantajı değerlendirmek istiyor. Ancak, bu anlaşma Somaliland’in tanınmasını içeren maddeler nedeniyle Somali hükümeti ve uluslararası toplum tarafından ciddi bir tepkiyle karşılandı.

Somaliland liderliği ise durumu açıkça ortaya koyuyor: “Etiyopya’ya Kızıldeniz’e erişim hakkı sağlarız, siz de bizi bağımsız bir devlet olarak tanırsınız.” Bu teklif, bölgedeki dengeleri sarsacak nitelikte.

Etiyopya Başbakanı Mayıs 2024’te Türkiye’ye bir mektup göndererek, Etiyopya ve Somali arasındaki sorunların çözümünde Türkiye’nin ara buluculuk yapmasını talep etti. Çünkü Türkiye, hem Etiyopya hem de Somali ile güçlü ve dostane ilişkilere sahipti. Bu talep doğrultusunda, Türkiye’nin arabuluculuğunda Somali ve Etiyopya dışişleri bakanları Temmuz 2024’te bir dizi toplantı gerçekleştirdi. Nihayetinde, bu toplantılar sayesinde meseleler barışçıl bir şekilde çözüme kavuşturuldu. Bugün itibarıyla iki ülke arasında diplomatik düzeyde herhangi bir sorun bulunmuyor.

Peki, Türkiye bu sürecin neresinde? Neden Afrika’da bu kadar aktif bir rol üstleniyor?

Türkiye’nin Afrika’ya Yönelimi: Stratejik ve Tarihsel Perspektif

Türkiye’nin Afrika’ya ilgisi görece yeni bir gelişme olarak değerlendirilebilir. 1990’lı yıllarda Erbakan döneminde Afrika ülkeleriyle ilişkileri geliştirmek adına birkaç önemli girişimde bulunuldu. Ancak somut ve kapsamlı adımlar, Erdoğan döneminde atıldı. Yaklaşık 15 yıl önce Türkiye, Afrika’ya yumuşak güç (soft power) stratejisiyle giriş yaptı. Diğer ülkelerden farklı olarak, Türkiye’nin yaklaşımı öncelikle insani yardımlara ve temel ihtiyaçların karşılanmasına odaklandı.

Bu çerçevede, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), Kızılay ve çeşitli sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla eğitim, sağlık ve altyapı projelerine yoğun destek sağlandı. Aynı zamanda, Türk kültürü ve değerleri tanıtılarak iki taraf arasında güçlü bir bağ kuruldu. Türkiye’nin bu insani ve kültürel diplomasisi, bölgedeki halklar tarafından olumlu bir şekilde karşılandı.

Ancak zamanla, Afrika ülkelerinden gelen talepler doğrultusunda Türkiye’nin stratejisi genişledi. Özellikle Somali’de kaba güç (hard power) olarak nitelendirilebilecek bir strateji devreye sokuldu. Somali, Türkiye’nin yurt dışındaki en büyük askeri üssüne ev sahipliği yapıyor. Bu üs, yalnızca güvenlik ve askeri eğitim faaliyetleri için değil, aynı zamanda Türkiye’nin bölgedeki varlığını güçlendirmek ve Afrika Boynuzu’nda etkili bir aktör haline gelmek için kritik bir rol oynuyor.

Türkiye’nin Afrika’daki Farklılaşan Stratejisi

Türkiye’nin Afrika’daki diğer güçlerden farkı, yalnızca ekonomik ya da askeri çıkarlarla sınırlı kalmaması, insani ve diplomatik çözümlerle bölge ülkeleriyle derin bağlar kurma çabasıdır. Etiyopya ve Somali arasındaki bu barışçıl çözüm süreci, Türkiye’nin bölgedeki ara buluculuk kapasitesinin bir göstergesi olmuştur.

Bugün, Türkiye’nin Afrika’ya olan ilgisi yalnızca tarihsel dostluklardan kaynaklanmıyor; aynı zamanda bölgenin ekonomik, stratejik ve siyasi potansiyelini de göz önünde bulunduruyor. Bu süreç, Türkiye’nin küresel düzeydeki etkisini artırma hedefinin önemli bir parçasıdır.

Türkiye’nin Somali’deki Türk-Som Üssü ve Stratejik Çıkarları

Somali’nin başkenti Mogadişu’da bulunan ve “Türk-Som” olarak bilinen Türkiye’nin askeri üssü, 30 Eylül 2017’de faaliyete geçti. Bu üs, Türkiye’nin yurt dışındaki en büyük askeri tesisi olma özelliği taşıyor. Üssün inşası iki yıl sürdü ve yaklaşık 50 milyon Amerikan dolarına mal oldu. Bu tesis, Somali ordusuna terörle mücadelede destek sağlama ve güvenlik altyapısını güçlendirme hedefiyle kuruldu.

Bugüne kadar Türk askeri, 6.000’e yakın Somalili komandoya eğitim verdi. Türkiye, Somali’de özellikle Eş-Şebab adlı cihatçı örgüte karşı mücadelede Somali hükümetine doğrudan katkı sağladı. Bu örgüt, Somali’nin güneyinde oldukça etkili bir yapılanma olup, yalnızca bir terör grubu değil, aynı zamanda Somali’nin en önemli ekonomik sorunlarından birini oluşturan bir güç merkezi haline gelmiş durumda.

Somali’de Terör Sorunu ve Eş-Şebab’ın Etkisi

Eş-Şebab, yalnızca silahlı saldırılar düzenleyen bir örgüt değil, aynı zamanda Somali’nin ekonomik altyapısını tehdit eden bir oluşum. 2020 yılı verilerine göre örgüt, ülkede topladığı haraç gelirleriyle Somali hükümetinin gelirini dahi geride bırakmıştı. Bu durum, Somali’nin güneyindeki istikrarsızlığı daha da derinleştiriyor.

Somali’de işler Türkiye için neden bu kadar önemli? Türkiye’nin Somali’ye yaptığı yatırımların ve sağladığı askeri desteğin karşısında bu soruyu sormak doğal: “Bize ne Somali’den? Neden bu kadar çaba harcıyoruz?” İşte bu noktada Somali’nin jeopolitik önemi devreye giriyor.

Somali’nin Jeopolitik Önemi

Somali, küresel ticaret yollarının kesişim noktasında, Afrika Boynuzu olarak adlandırılan stratejik bir bölgede yer alıyor. Somali’nin kıyı şeridi, Aden Körfezi’nden başlayarak Süveyş Kanalı’na kadar uzanan, yılda 1 trilyon doları aşan ticaret hacmine sahip rotanın bir parçasını oluşturuyor. Küresel ticaretin %12’si bu rotadan geçiyor ve bu durum Somali’yi stratejik bir ülke haline getiriyor.

Mogadişu, bu deniz ticaret yollarına olan yakınlığı nedeniyle stratejik öneme sahip. Ancak, Somali’de yıllardır devam eden terör saldırıları, korsanlık faaliyetleri ve siyasi istikrarsızlık, bu bölgenin potansiyelinin tam anlamıyla kullanılmasını engelliyor.

Türkiye’nin Çıkarları

Türkiye, Somali’de istikrarı sağlamak için yaptığı bu yatırımlarla yalnızca insani yardım amacı gütmüyor. Somali’nin jeopolitik konumu, Aden Körfezi’ndeki ticaret yollarına olan etkisi ve bölgedeki deniz güvenliği, Türkiye’nin stratejik çıkarları arasında yer alıyor. Türk-Som üssü, sadece Somali’nin iç istikrarına katkıda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin Afrika’da ve küresel düzeyde etkin bir güç haline gelme hedefinin önemli bir parçasını oluşturuyor.

Sonuç olarak, Türkiye’nin Somali’deki askeri ve diplomatik faaliyetleri, insani yardımın ötesine geçen, ekonomik ve stratejik bir vizyonun parçasıdır. Somali’ye yapılan yatırımlar, bu ülkenin küresel ticaretteki kritik rolünü güvence altına almayı ve Türkiye’nin Doğu Afrika’daki etkisini güçlendirmeyi amaçlıyor.

Mart ayında Türkiye ve Somali arasında kritik bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaya göre, Somali’nin karasularının savunması 10 yıllığına Türkiye tarafından üstlenildi. Anlaşma, Somali’nin ulusal güvenliği için büyük bir adım olurken, Türkiye’nin Kızıldeniz ve Aden Körfezi’ndeki etkisini daha da pekiştirdi. Gelecekte, bu stratejik sulardan geçmek isteyen her geminin Türkiye’ye başvurması gerekebilir.

Somali için de önemli bir dönüm noktası olan bu iş birliği, iki ülke arasındaki ilişkilerin derinleştiğini gösteriyor. Hatta Nisan ayında, Cumhurbaşkanı, Mogadişu limanında demirleyen Türk savaş gemisini ziyaret ederek, “Türkiye ile yürürlüğe giren bu anlaşma meyvelerini vermeye başladı,” ifadelerini kullandı.

Deniz Kaynakları ve Ekonomik İş Birliği

Bu anlaşma yalnızca Somali karasularının savunmasını kapsamakla kalmadı. Türkiye, Somali’nin deniz kaynaklarından elde edilecek gelirlerin %30’unu almayı da garanti altına aldı. Temmuz ayında Somali açıklarında doğalgaz ve petrol arama faaliyetleri başladı. Bu gelişme, bölge için ekonomik bir fırsat oluştururken, Türkiye’nin enerji stratejilerinde Somali’nin önemini artırdı.

Ayrıca Türkiye, Somali’ye aylık 2,5 milyon dolar olmak üzere yıllık 30 milyon doları aşmayacak şekilde finansal yardım sağlamayı da taahhüt etti. Bunun yanı sıra IMF’ye olan borcunun bir kısmını kapatan Somali, Türkiye’nin desteğiyle ekonomik istikrarını güçlendirme yolunda ilerliyor.

Bölgesel Stratejiler: Türkiye’nin Yeni Üçgen Hattı

Türkiye’nin Somali’deki askeri üs yatırımları, yalnızca bu ülkenin güvenlik ihtiyaçlarına yanıt vermekle sınırlı kalmıyor. Türkiye, Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nde Amerika, İsrail ve İngiltere’nin oluşturduğu stratejik üçgene karşı kendi etki alanını genişletmeyi hedefliyor.

Bu bölgedeki kontrol, yalnızca askeri değil, aynı zamanda ekonomik ve ticari açıdan da kritik bir öneme sahip. İsrail, Akdeniz ve Kızıldeniz arasındaki ticaret rotasını domine etmek için çeşitli projeler üzerinde çalışıyor. Bunlardan biri, Akabe Körfezi üzerinden Eylat’a, oradan da Aştat Körfezi’ne uzanan bir kanal projesiydi. Ancak Mısır’ın Akabe Körfezi’ni kapatma olasılığı ve bunun doğurabileceği siyasi krizler nedeniyle bu projeden vazgeçildi.

Somali: Türkiye İçin Stratejik Bir Ortak

Somali, jeopolitik konumu nedeniyle yalnızca Türkiye’nin değil, birçok büyük gücün radarında. Aden Körfezi’nden Süveyş Kanalı’na uzanan bu rotanın kontrolü, küresel ticaretin %12’sini etkiliyor. Türkiye’nin Somali ile olan ilişkileri, bölgedeki dengeleri değiştirebilecek bir stratejik ortaklık sunuyor.

Türk askeri varlığı, ekonomik anlaşmalar ve savunma iş birlikleri, Türkiye’nin Somali üzerinden bölgedeki varlığını güçlendirdiğini ve kendi stratejik üçgen hattını oluşturma yolunda önemli bir adım attığını gösteriyor. Bu, yalnızca Somali’nin geleceği için değil, Türkiye’nin Doğu Afrika’da artan etkisi için de kritik bir hamledir.

Türkiye’nin Somali’de oluşturduğu etki alanı ve Kızıldeniz ile Aden Körfezi üzerinden kurmaya çalıştığı üçgen hattı, özellikle İsrail ve diğer emperyalist ülkeleri rahatsız ediyor. Türkiye’nin 2011 yılından itibaren Somali’ye yaptığı yoğun yatırımlar kesinlikle bir tesadüf değil. Peki, Somali neden Türkiye’ye bu kadar açık bir kapı bırakırken diğer ülkelere aynı yaklaşımı göstermiyor? Bu sorunun yanıtı, Türkiye’nin politikaları ve tarihi bağlarında saklı.

Yumuşak Güç ve Kazan-Kazan Politikası

Türkiye’nin Somali’deki politikalarının temelinde yumuşak güç stratejisi yatıyor. Türkiye, klasik emperyalist ülkelerden farklı olarak, sömürü odaklı değil, kazan-kazan prensibine dayalı bir yaklaşım sergiliyor. Yardım kuruluşları, eğitim projeleri ve altyapı yatırımlarıyla Somali halkının gönlünü kazanan Türkiye, bölge halkı tarafından bir partner olarak görülüyor, bir tehdit olarak değil.

Tarihi bağlar da bu ilişkiyi güçlendiriyor. Örneğin, Somali Savunma Bakanı’nın verdiği bir pozda, arka planda Osmanlı denizcilerinin 16. yüzyılda Aden Körfezi’nde Portekizli sömürgecilere karşı Müslümanları koruduğunu tasvir eden bir resim yer alıyor. Somali, Osmanlı’nın bu tarihsel mirasını hatırlıyor ve Türkiye’yi bu bağlamda bir kardeş ülke olarak görüyor. Ayrıca, her iki ülkenin de Müslüman kimliğe sahip olması, ilişkileri daha sıcak hale getiriyor.

Türkiye’nin Varlığı ve Emperyalist Ülkelerin Rahatsızlığı

Türkiye’nin Somali’deki askeri ve ekonomik varlığı, İsrail ve Amerika gibi ülkelerin bölgedeki planlarını ciddi şekilde zorlaştırıyor. Örneğin, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde gündeme gelen bir plan, Somaliland’i resmi olarak tanımak üzerineydi. Bu plan, Somaliland’i ayrı bir devlet olarak tanıyarak bölgeye İsrail ya da Amerika’ya ait askeri üslerin kurulmasının önünü açmayı hedefliyordu. Ancak Türkiye’nin Somali ile güçlü ilişkileri, bu tür planları büyük ölçüde engelliyor.

Türkiye’nin bölgede artan etkisi, yalnızca Somali ile sınırlı değil. Türkiye, Afrika Boynuzu’ndaki varlığıyla, Kızıldeniz ve Aden Körfezi üzerindeki güç dengelerini değiştirme potansiyeline sahip. Bu da bölgedeki emperyalist güçler için rahatsız edici bir durum yaratıyor.

Afrika’nın Değişen Dengeleri

Afrika, günümüzde hızla büyüyen ve yükselen bir kıta haline geldi. Artık eski sömürge düzeni, yani “vur başına, al ekmeğini” anlayışı eskisi kadar işlemiyor. Afrikalı halklar ve liderler, daha bilinçli ve dış politikada daha seçici bir tavır sergiliyorlar. Ancak bu, kıtanın tamamen bağımsız olduğu anlamına gelmiyor. Afrika’daki güç dengeleri artık daha karmaşık bir yapıya sahip ve bu yeni düzende Rusya ve Çin gibi aktörlerin etkisi oldukça büyük.

Türkiye, Afrika’yı ihmal ettiği on yılların ardından bu kıtayla güçlü bağlar kurmaya başlamış durumda. Somali’de yalnızca yatırımlar yapmıyor, aynı zamanda iki ülke arasındaki diplomatik krizleri çözebilecek bir ara bulucu konumuna yükseliyor. Türkiye’nin Afrika’daki bu rolü, uzun vadeli stratejik bir vizyonun önemli bir parçası.

Sonuç: Türkiye’nin Stratejik Önemi

Somali, Türkiye’nin Afrika’daki etkisini artırmak ve küresel ölçekte güç dengesini değiştirmek için kritik bir noktada yer alıyor. Türkiye’nin burada oluşturduğu üçgen hattı, sadece İsrail ve Amerika gibi ülkelerin planlarını sekteye uğratmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’yi Afrika’nın geleceğinde söz sahibi bir aktör haline getiriyor. Bu, yalnızca Somali için değil, Türkiye’nin bölgedeki ve dünyadaki etkisi için de önemli bir dönüm noktasıdır.

Türkiye’nin Somali’deki varlığı üzerine yapılan tartışmalar, halk arasında farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. “Biz burada ekonomik sıkıntılarla boğuşurken Somali’ye neden milyon dolarlar harcanıyor? Orada üsler kurmak, yardım etmek ne kadar mantıklı?” gibi eleştiriler oldukça yaygın. Bu tepkilere hak vermemek mümkün değil, özellikle de fakir ülkelerdeki yolsuzluk oranlarının yüksek olduğu ve bu tür yardımların bir kısmının doğru yerlere ulaşmadığı gerçeği düşünüldüğünde.

Ancak meseleye stratejik bir açıdan bakıldığında, Türkiye’nin Somali’deki ve genel olarak Afrika’daki varlığı son derece mantıklı ve yerinde bir hamle olarak değerlendirilebilir. Türkiye, on yıllar boyunca Afrika’da hiçbir varlık gösterememiş, kıta ülkeleriyle anlamlı bağlar kuramamış bir ülke olarak, bugün bu tabloyu tamamen değiştirmiş durumda. Bu değişimi olumlu bir gelişme olarak görmek gerektiğine inanıyorum.

Stratejik Konum ve Türkiye’nin Hedefleri

Somali, yalnızca bir yardım alanı değil, aynı zamanda küresel ticaret yollarının kesiştiği, jeopolitik açıdan son derece kritik bir bölgede yer alıyor. Türkiye’nin burada kurduğu askeri üsler ve yaptığı yatırımlar, yalnızca Somali’nin güvenliği için değil, Türkiye’nin küresel düzeydeki etkisini artırmak için de önemli bir hamle. Afrika Boynuzu’nun kontrolü, yalnızca ticari değil, aynı zamanda siyasi anlamda da büyük bir avantaj sağlıyor.

Türkiye’nin Afrika’daki bu yeni rolü, Rusya ve Çin gibi büyük güçlerin kıtadaki etkisinin hızla arttığı bir dönemde geliyor. Afrika’nın yükselen bir değer olduğu günümüzde, Türkiye’nin bu fırsatı değerlendirmesi yerinde bir karar. Özellikle Somali gibi stratejik bir ülkede varlık göstermek, yalnızca bölgesel değil, küresel ölçekte bir denge unsuru yaratıyor.

Geçmişten Günümüze: Türkiye’nin Afrika’daki Rolü

Daha birkaç gün önce, Etiyopya ile Somali arasındaki krizlerin Türkiye’nin ara buluculuğuyla çözülmüş olması, Türkiye’nin Afrika’daki etkisinin somut bir örneği. Bu gibi gelişmeler, Türkiye’nin yalnızca yardım eden bir ülke değil, aynı zamanda bölgesel sorunları çözebilen güçlü bir diplomatik aktör olduğunu kanıtlıyor.

Türkiye’nin, Afrika’da uzun yıllar boyunca ihmal edilen bağları yeniden inşa etme çabası takdire şayan. Özellikle Somali gibi tarihi ve dini bağların güçlü olduğu bir ülkede, Türkiye’nin varlığı hem bölge halkı hem de Türkiye açısından önemli bir kazanım.

Emeklerin Karşılığı

Sonuç olarak, Türkiye’nin Somali’de ve Afrika genelindeki varlığının doğru ve stratejik bir hamle olduğunu düşünüyorum. Tabii ki her yatırımın doğru şekilde kullanılmadığına dair eleştiriler olabilir ve bunlar göz ardı edilmemeli. Ancak büyük resme baktığımızda, Türkiye’nin bu adımları yalnızca Somali için değil, Türkiye’nin küresel arenadaki gücü ve itibarı için de oldukça önemli.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim. İşte Türkiye’nin Afrika’daki varlığı ve Somali ile ilgili durumu böyle. Bu, Türkiye’nin yıllardır gösterdiği çabaların karşılık bulmaya başladığının bir göstergesidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir