Veriniz Sizi Nasıl Yönetiyor?
Veriniz Sizi Nasıl Yönetiyor?

Özgür irade mi, görünmez algoritmalar mı?

Farkında mısınız? Dünyada bazı değerler kökten değişti. Listenin başında da “insan hayatı” kavramı var. Doğumdan ölüme, kredi başvurularından sağlık kayıtlarına, sosyal medya etkileşimlerinden güvenlik soruşturmalarına kadar her şey bir veri akışına dönüşmüş durumda. Ve bu veriyi kontrol eden, sizi de kontrol edebiliyor.

“Benim özgür iradem var, kararlarımı ben veriyorum,” diyorsanız, bu yazı canınızı biraz sıkabilir. Ama acı bir gerçeğe de gözlerinizi açar: Adını J.R.R. Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi evrenindeki “uzaktan görenler” anlamına gelen Palantír kürelerinden alan, modern dünyanın en güçlü gözetim ve karar destek sistemlerinden biri: Palantir.


Tolkien’den Silikon Vadisi’ne: Sembolün gücü

Tolkien’in dünyasında Palantír küreleri başlangıçta “iyilik” için tasarlanır. Fakat zamanla Sauron’un iradesi tarafından kirletilir; bilgi, gözetim ve korku aracına dönüşür. Bu sembolizm tesadüf değil. Silikon Vadisi’nin etkili isimlerinden Peter Thiel, şirketine “Palantir” adını bilinçli seçer. Çünkü hedef nettir: Uzaktan görmek, her şeyi bağlamak, öngörmek ve yönlendirmek.

Semboller önemlidir. Bir inancı, bir misyonu, bir düşünceyi taşır. Ve teknoloji dünyasında adlar çoğu zaman niyetin özünü söyler. Palantir’in hikâyesi de tam burada başlar.


11 Eylül ve “Total Information Awareness”: Büyük veri devletle buluşuyor

Eylül 2001… İkiz Kuleler saldırısından sonra dünya değişti. ABD’de “terörle mücadele” gerekçesiyle Total Information Awareness (TIA) gibi projeler devreye alındı. Amaç, e-posta, kredi kartı harcamaları, telefon kayıtları, seyahat, banka, sağlık gibi tüm dijital izleri tek bir çatı altında toplayıp analiz etmekti. FBI, NSA, ordu istihbaratı, telekom, bankalar, havayolları ve daha onlarcası bu veri okyanusunu besledi.

Mahkemeler bu projeyi anayasal hak ihlali saydı ve resmi olarak sonlandırıldı. Ancak hukukun devlet üzerindeki sınırlamaları, özel şirketler söz konusu olduğunda aynı sertlikte işlemeyebiliyor. TIA kâğıt üzerinde biterken, 2003’te Palantir sahneye çıktı. Çok geçmeden de Washington’un teknoloji yatırımlarından sorumlu kanatlarla yolları kesişti. Palantir, “resmi proje” olmasa da aynı hedefi daha çevik biçimde, özel sektör ölçeğinde yürütmenin araçlarını geliştirdi.


“PayPal mafyası”, vitrinler ve gerçek güç

Teknoloji tarihlerinde sık duyduğumuz bir hikâye vardır: “Bir grup genç, küçük bir ofiste devrimi başlattı.” Bazen doğrudur. Ama finans ve gözetim gibi stratejik alanlarda, “büyüklerin izni olmadan” hareket etmek pratikte zordur. PayPal örneği, Peter Thiel, Elon Musk, LinkedIn/YouTube kurucuları gibi isimlerin yer aldığı “PayPal mafyası” anlatısı tam da bu yüzden dikkat çekicidir. Bu isimler yıllar içinde ödeme sistemlerinden sosyal medyaya, uzaydan otonom araçlara kadar kritik veri akışlarının merkezinde konumlandı.

Peki neden önemli? Çünkü veri akışını kontrol eden, yönlendirir. Ve Palantir, tam bu düğüm noktasında büyüdü: Devletin erişemeyeceği çeviklik + özel sektörün esnekliği + istihbaratın ihtiyaçları.


Palantir Gotham ve yapay zekânın karanlık aynası

Palantir’in çekirdek ürünlerinden Gotham, yıllar içinde “veriyi arşivleme” aracından “veriyi yorumlayan ve karar öneren” sisteme evrildi. İlk başta görev; dağınık kurumların getirdiği milyarlarca kaydı birleştirmek, temizlemek ve görselleştirmekti. Yapay zekâ güçlendikçe, sistem artık sadece “ne oldu?”yu değil, “ne olacak?” ve “ne yapalım?” sorularına da yanıt üretmeye başladı.

Birkaç çarpıcı eksen:

  • Dijital ayak izinizin profillenmesi: Arama terimleriniz, gezdiğiniz siteler, kaldığınız süre, yöneldikleriniz bir profil olarak “karar motorlarına” girer.
  • Öngörüsel polislik (predictive policing): Yaş, adres, yakın çevre, geçmiş kayıtlar, sosyal bağlar gibi sinyaller birleştirilerek risk puanı çıkarılır; kişi hiçbir suç işlememiş olsa bile gözetim listesine girebilir.
  • Savaş ve istihbarat: Dron ve uydu görüntüleriyle insan hareketleri eşlenir; yol kenarı bombaları veya örgütsel bağlantılar daha oluşmadan tespit edilmeye çalışılır.
  • Kurumsal rekabet: Rakip bir şirketin dijital izi çıkarılır, binlerce senaryo sanal ortamda denenir; en etkili strateji gerçek hayata uygulanır.

Donanım düzeyinde iz: Mikrodenetleyiciler, ağ ve “kaçış yokluğu”

Modern bilgisayar ve telefonların kalbinde, kullanıcıdan bağımsız çalışan yönetim motorları ve yan denetleyiciler bulunur. Bu bileşenler, işletim sisteminden bağımsız ağ trafiği ve telemetri üretebilir. Yani sadece “uygulamalarınızı kapatmak” yetmeyebilir; izleme mekanizmaları donanım seviyesinde işleyebilir. Bu yüzden yerli çip ve bağımsız tedarik zinciri yarışını, tüm ülkeler stratejik güvenlik başlığı olarak görüyor.


“Dijital ikiz” olarak ülkeler: Laboratuvarda toplum mühendisliği

Burada işin en kritik noktasına geliyoruz: Palantir gibi sistemlerin gücü, ülke ölçeğinde dijital ikizler kurup “gerçek hayatta denemesi imkânsız” senaryoları simülasyon ortamında test edebilmeleri. Örneğin:

  • Ekonomik kriz tetiklenirse hangi gruplar nasıl tepki verir?
  • Jeopolitik gerilim artarsa medya akışları toplumu nasıl etkiler?
  • İklim ve afet senaryolarında hangi kentler kırılgan?
  • Seçim ekonomisi hangi manipülasyonlara açık?

Bu simülasyonlar yeterince doğru profillerle beslendiğinde, karar vericiler “ne zaman, nerede, nasıl?” hamle yapacaklarını matematiksel olarak optimize edebilir.


Cambridge Analytica, duygusal bulaşma ve sahte kitleler

Cambridge Analytica vakasını hatırlayın: Milyonlarca kullanıcının verisi, siyasi ve psikolojik profiller çıkarmak için kullanıldı; kişiye özel içeriklerle oy verme davranışı etkilendi. Bir diğer örnek: “Duygusal bulaşma” deneylerinde, kullanıcılara gösterilen içeriklerin tonu değiştirilerek insanların ruh hâli ve paylaşım dili değiştirildi. Bu, algoritmaların duygularımızı şekillendirebildiğini kanıtladı.

Bugün bir adım daha öteye geçtik: Gerçekçi sahte profiller ve yapay içerik orduları ile kamuoyu küçük dozlarda yönlendirilebiliyor. Artık mesele yalnızca “hangi içeriğin seçildiği” değil; içeriğin sıfırdan üretilmesi. Gerçek ile kurgu arasındaki sınır bulanıklaşıyor.


“Büyük Birader” retoriği değil, pratik bir gerçeklik

George Orwell’in 1984’ündeki “Büyük Birader” konsepti artık sadece bir metafor değil. Aradaki fark şu: Bugünün gözetimi tek bir ekrandan bakmak değil, milyarlarca düğümün birbirine bağlandığı bir verinin, alıntılarla ve çıkarımlarla kendiliğinden karar vermesidir. Palantir gibi platformlar insandan hızlı görüyor, sınıflıyor, ilişkilendiriyor ve karar öneriyor.


Birey olarak ne yapabiliriz? (Uygulanabilir 12 adım)

Bu gerçekçi tablo moral bozucu olmak zorunda değil. “Mutlak kontrol” söylemi, genellikle umutsuzluk üretir ve insanları pasifleştirir. Oysa küçük, istikrarlı adımlar sizi ve çevrenizi oldukça güçlendirir:

  1. Veri tutumunu değiştirin: Kullanmadığınız hesapları kapatın. “Giriş kolaylığı” için her yere aynı e-postayı/telefonu vermeyin.
  2. Şifre hijyeni: Parolaları yöneticide tutun, iki faktörlü doğrulama (2FA) kullanın.
  3. İzinleri yönetin: Telefon ve tarayıcı izinlerini periyodik gözden geçirin. Konum, mikrofon, bildirim erişimlerini minimumda tutun.
  4. Tarayıcı sertleştirme: İz sürme çerezlerini engelleyen eklentiler kullanın. Ayrı profiller ile iş/kişisel hayatı ayırın.
  5. Uygulama diyeti: Fazla uygulama = fazla telemetri. Silin, sadeleşin.
  6. Bulut seçiciliği: Yedekleme ve senkronizasyonu “her şey” yerine seçmeli klasörlerle yapın.
  7. Ağ farkındalığı: Ev ağınızda yönlendirici güncellemelerini yapın; misafir ağı açın.
  8. Donanım güvenliği: Bilinmeyen USB/bellekleri takmayın. Eski cihazları fiziksel olarak imha edin veya güvenli silin.
  9. İçerik diyeti: “TT’ye bakayım” diye girip mutsuzlaşmayın. Duygusal manipülasyona açık akışlardan kasıtlı uzak durun.
  10. Mikro-aktivizm: Kötü gündemi paylaşmak yerine iyi eylemleri paylaşın (ağaç dikmek, hayvan beslemek, yerel dayanışma).
  11. Kaynak çeşitliliği: Tek platformdan beslenmeyin. Haberleri farklı ekollerden okuyun.
  12. Topluluklar kurun: Mahallenizde, işyerinizde küçük, üretken topluluklar; en güçlü “anti-manipülasyon” zırhıdır.

“Sosyal medyadan çık” demek yeter mi?

Elbette değil. Gündemi takip etmek ayrı, sahte gündemlere kapılıp tükenmek ayrı. Yapmanız gereken, niyetli tüketim:

  • Zaman sınırı koyun (ör. günde 20–30 dk).
  • Amaçlı girin, işiniz bitince çıkın.
  • Negatif döngüye sokan hesapları sessize alın veya takipten çıkın.
  • Üretin. Sadece tüketmeyin. Küçük de olsa değer katan içerikler paylaşın.

Yapay zekânın iki yüzü: Kurtuluş umudu ve suistimal tehlikesi

Yapay zekâ insanlığın büyük bir kurtuluş fırsatı: kanseri erken yakalamak, afetleri önceden öngörmek, eğitimi kişiselleştirmek… Ama aynı kapasite yanlış ellerde manipülasyon makinasına dönüşebilir. Mesele “teknolojiyi reddetmek” değil; etik, şeffaf, denetlenebilir bir çerçeve inşa etmek ve birey olarak kendi sınırlarımızı belirlemektir.


Yarın nasıl olacak?

Kısa vadede kontrol hırsı devam edecek. Orta-uzun vadede, robotik ve yapay zekâ olgunlaştıkça, uzay madenciliği ve yeni enerji paradigmalarıyla dünya bambaşka bir seviyeye geçecek. Bu ara dönemi daha az zarar, daha çok üretim ile atlatmanın yolu; soğukkanlılık, bilinçli dijital vatandaşlık ve yerel dayanışma.


Son söz: Büyük resmi gör, küçük adımı at

Bu yazı anksiyete tetiklemek için değil; gerçeği göstermek için yazıldı. Palantir gibi platformlar hayatımızda. Bunu yok saymak yerine, ne olduklarını anlayıp kendimizi ve çevremizi güçlendirecek pratik adımlar atmalıyız. Twitter/X’te botlarla savaşmak yerine, bir ağacı sulamak; sahte gündemlerde kaybolmak yerine, gerçek hayatla bağ kurmak, sizi hem daha güçlü hem daha huzurlu kılar.

Unutmayın: Siz sistemi ne kadar içselleştirir, hayatınızı ne kadar “akışların keyfine” bırakırsanız; o kadar kolay yönlendirilirsiniz. Tersine, amaçlı seçimler yaptığınızda, dijital hijyene dikkat ettiğinizde ve üreten toplulukların parçası olduğunuzda, denklemin gücü size döner.


Palantir nedir?
Devlet ve şirket verilerini bir araya getirip analiz eden, görselleştiren ve karar destek önerileri üreten bir veri platformu ekosistemi.

Neden tehlikeli bulunuyor?
Çünkü kişisel veriler, öngörüsel polislik, siyasi manipülasyon ve kurumsal rekabet gibi alanlarda aşırı güç ve asimetrik bilgi yaratabiliyor.

“Dijital ikiz” ne demek?
Bir ülkenin/şirketin/toplumun simülasyon ortamında modellenmesi ve farklı senaryoların risksizce denenmesi.

Birey olarak ne yapabilirim?
Kısa cevap: Veri minimizasyonu, izin yönetimi, şifre hijyeni, içerik diyeti, topluluk ve üretim. Yukarıdaki 12 maddelik listeyi uygulayın.

Bir yanıt yazın
Şunlar da hoşunuza gidebilir

Erdoğan İle Alay Eden Yüz Karası

Erdoğan yine aynı markete gitti: Fiyatlar gayet uygun. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,…

Rothschild Rockefeller savaşı

Bizler her gün işe, okula, tatile … vs. gideriz. Gündelik işlerimizi yaparken,…

Metaverse evrenine dokunma duygusu geliyor

Meta, Metaverse evrenine dokunma duygusu getiren eldivenler geliştiriyor. Şirket, yüksek teknolojili dokunsal…

Siper, Uzun Menzilli Hava Savunma Sistemi ‘nin ilk test atışı yapıldı

Türkiye’nin en önemli savunma projelerinden biri olan Uzun Menzilli Hava Savunma Sistemi…